Politik Fıkralar

03.11.2002

Çocuk babasina sorar

"Baba, politika gerçekten nedir ?"

Baba söyle der

"Bak oglum, ben eve para getiriyorum, öyleyse ben bir Kapitalistim.

Annen parayi yönetir, öyleyse o da Hükümettir.

Deden, paranin dogru idare edilip edilmedigine dikkat eder, öyleyse o da Sendikadir.

Hizmetçi kiz ise isci sinifidir.

Bizlerin ise tek hedefi vardir, senin rahatligin. Dolayisi ile sende Halksin.

Ve sargi bezi içinde yatan küçük kardesin ise Gelecektir. Oglum anlayabildin mi?"

Çocuk düsünür ve babasina bu gece anlattiklarinin üzerinde düsünecegini söyler.

Gece yarisi çocuk uyanir. Çünkü küçük kardesi sargisina pislemistir ve bagirmaktadir.

Ne yapacagini bilemeyen çocuk, anne ve babasinin yatak odasina gider.

Annesi yalniz ve derin bir sekilde yatmaktadir, öyle ki onu uyandiramaz.

Böylece hizmetçi kizin odasina gider. Bakar ki babasi hizmetçi kizla yatmaktadir.

Dedesi de pencereden gizlice onlari seyretmektedir

Hepsi öyle mesguldürler ki, çocugun orada oldugunun farkina bile varmazlar.

Çocuk hiçbir sey yapamadan yatagina geri döner.

Ertesi sabah, baba çocuguna kendince politikanin ne oldugunu anlatmasini ister.

"EVET" diye cevaplar çocuk

Kapitalizm isci sinifini kötüye kullaniyor.

Sendika bunu seyrediyor.

Bu arada hükümet uyuyor.

Halk ise dikkate alinmiyor.

Ve gelecek bokun içinde yatiyor.

Politika budur


***


Clinton, Yeltsin, Çiller seytanin huzuruna cikarlar. Hepsi seytana dileklerini soyleyeceklerdir oda onlara dileklerinin ne zaman gerceklesecegini soyleyecektir.

Ilk once Clinton sorar."Amerika ne zaman her yonden tam olarak Dunya`nin hakimi olac ak" der.Seytanda " 50 yil sonra "der. Clinton baslar aglamaya "Ben goremicem , Ben goremicem" .

Sira Yeltsin`e gelmistir.O` da sorar "Rusya ne zaman eski gucune kavusacak". Seytan cevap verir "100 yil sonra". Yeltsin aglamaya baslar, "Ben goremicem , ben goremicem" .

Sira Çiller`e gelmistir.O` da sorusunu sorar "Ne zaman Turkiye`deki enflasyon dusecek". Bu sefer seytan aglamaya baslar "Ben goremicem,ben goremicem" .


***


İktidar partisi, bugün parti amblemi olarak "ampul" yerine "prezervatif" kullanacağını duyurdu. Komite başkanı prezervatifin partinin bugünkü durumunu çok daha net ortaya koyduğunu bildirdi:

"...Çünkü bir prezervatif,

enflasyonu kabullenir,

üretimi engeller,

gelecek nesli yok eder,

bir kısım çükü korur,

ve

aslında siz düzülürken size güvendeymişsiniz hissi verir."


***


Dunya capinda bir anket yapilmis. Sadece bir soru sorulmus: "Lutfen dunyanin geri kalan kismindaki yiyecek eksikligine bir cozum ile ilgili kisisel gorusunuzu durustce belirtiniz." Anket buyuk bir basarisizlikla sonuclanmis. Cunku;

- Afrika'da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- Bati Avrupa'da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- Dogu Avrupa'daki insanlar "kisisel görüs"ün ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- Orta Dogu'da insanlar "cozum"un ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- Guney Amerika'daki insanlar "lutfen" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- israil'deki insanlar "durustluk" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

- Ve Amerikada'ki insanlar "dünyanin geri kalan kismi"nin ne anlama geldigini bilmiyorlar.


***


Başkan Bush, Amerika'da bir okulu ziyaret eder. Çocuklara "Sorusu olan var mı?" diye sorar. Küçük Bob söz alır:

Benim 3 sorum olacak:

1. Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl başkan oldunuz?

2. Hiroşama'ya atılan atom bombası sizce dünyanın gelmiş geçmiş enbüyük terör faaliyeti değil midir?

3. Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?

Aniden zil çalar, çocuklar tenefüse çıkarlar. Sınıfa geri döndüklerinde bu kez sözü küçük Tom alır:

Benim 5 sorum olacak:

1. Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl başkan oldunuz?

2. Hiroşama'ya atılan atom bombası sizce dünyanın gelmiş geçmiş en büyük terör faaliyeti değil midir?

3. Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?

4. Tenefüs zili bugün neden 30 dakika erken çaldı?

5. Bob nerede?


***


Yönetimi ele geçiren Baskan Bush buyurmus: Üzerinde resmim olan pul bastirdim, bundan böyle baskanligin Bütün mektuplarinda bu pullar kullanilacak. Bir süre sonra görülmüs ki,pullar zarfa bir türlü yapismiyor. Baskan Bush küplere binmis ve yetkiliyi çagirip sormus; Üstünde resmim olan pullar yapismiyor, arkalarina zamk sürmediniz mi? Sürdük efendim, demis yetkili ve eklemis;

"Yapismamasinin nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi......"


***


Amerika'da adamin biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar.

-Ne var, ne olmuş acaba ???

-Teröristler Bush'u yakaladılar.... Eğer 1 Milyar dolar verilmezse, üzerine benzin döküp yakacaklarmış.

-Haa şimdi anladım bu tarafiği...

-Yaa işte onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.

-Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?

-Valla yaklaşık olarak 5'er litre...!!!


***


Aşağıdaki konuşmalar tamamen gerçek olup , Deniz Navigasyon kanalı 106'dan ...(Finisterra / Galicia) tarafından kayıt edilmiştir.

İspanyollar: " Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Şu anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz."

Amerikalılar: "Asıl siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin."

İspanyollar: " Negatif ! Tekrarlıyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: " Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor. Kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin."

İspanyollar: "Öneriniz mümkün görülmedi. Bize çarpmak istemiyorsanız rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: " (Artık sesini yükselterek) Sizinle ABD Deniz filosunun ikinci uçak gemisi büyüklükte USS Lincoln'un Kaptanı Richard James Howard konuşuyor. Beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM! Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için tedbir alacağız. Derhal rotamızdan çekilin gidin.

İspanyollar: "Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor. Burada iki kişiyiz. Beraberimizde bir köpek , akşam yemeğimiz, iki şişe bira ve bir de kanaryamız var. Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial La Coruna destekliyor. Şu anda İspanya'nın Finisterra Galicia kıyısında ve A-853 numaralı Deniz fenerinde olduğumuzu göz önünde bulundurarak, buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim. Deniz fenerimizin İspanya'daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş b#ktan geminizin emniyeti için istetiğiniz b#ktan tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz. Rotanızı 15 derece güneye çevirin."

Amerikalılar: "Tamam, anlaşıldı. Teşekkürler..."


***


George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne söyle der: "Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri gelir. Göz morarmış, surat dağılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der. Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der. Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken.... Şoför bir saat sonra şarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der şoför, "Ben ona sadece şöyle dedim: İyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü!"


***


Gecen gün bir Fransiz müsterimle sozde "Ermeni Soykirimi" yasasi ile ilgili konusurken ona sunu soyledim: "Anlamadigim bir sey var: Biz kimsenin isine karismazken ozellike Avrupa ulkelerinde Turkiye hakkinda kendi kendilerine kararlar almak gibi bir aliskanlik var. Ustelik siz Fransizlar Cezayir'de yasadiklarinizi unutuyorsunuz, nasil olup da bir numarali demokrasi savunucusu oldugunuzu iddia ediyorsunuz anlamiyorum." Bunun üzerine müsterim sordu: "Fransa'nin sembolu neden horozdur biliyor musun?" "Neden?" dedim. Cevabi aynen soyleydi - hicbir kelimeyi degistirmiyorum: "Kendi ayaklari bokun icindeyken sarki söyleyen tek hayvan horozdur da ondan. Sanirim durumu hicbir cumle daha iyi ozetleyemezdi.


***


ingiltere tarihinin en kanli ve dramatik zamanlarindan biri kral VIII.Henri zamanidir... Veba, katliam, savaslar, uzak diyarlarda somurgelere gidenler,orada kaybedilenler ve buna benzer sebeplerle ulkenin nufusu neredeyse yari yariya dusmus, kral ulkesinin geleceginden ciddi bir bicimde endiselenmeye baslamistir. Ama yaptirdigi arastirmalar sonucunda ulke hapisanelerinde cok sayida serseri, hirsiz katil vs. ve cok sayida fahise oldugunu tesbit etmis ve nufus artisini saglayabilmek amaciyla kral kontrolunde hapisanelerde ciftlesmeler organize etmistir. Dunyaya getirilen cocuklari da Ingiliz Kraliyeti, yetistirme ve topluma katma isini ustlenmistir. Bu nufus arttirma islemine "Fornication Under Control of the King" yani "Kral kontrolunde zina" denmis ve FUCK olarak kisaltilmistir. Bu Fuck islemleriyle Ingiltere nufusu 10 yil icerisinde 2 ye katlanmistir."Fuck" kelimesi de ingilizceye buradan girmistir. Bu olayin Tarih kitaplariyla sabiti dogrudur.


***


Ogretmen ogrencilere sirasiyla babalarinin ne is yaptigini soruyormus : *Avukat, doktor, hakim, memur derken sira sessiz ve sikilgan bir cocuk olan kucuk Mehmet'e gelmis. Ogretmen ona da Babasinin ne is yaptigini sormus. Mehmet anlatmaya baslamis:

-"Babam bir gay barda striptizci olarak calisiyor. Herkesin icinde cirilciplak soyunup , metal direkte semsiyeyle dans ediyor"... " Eger cok iyi bahsis veren birileri olursa onlarla birlikte geceleri evlerinede gidiyor".

Ogretmenin rengi atmis. Diger cocuklara oyalanmalari icin bir gorev verip, Mehmet'i bir kenara cekmis:

- Mehmet , Baban gercekten bu isi mi yapiyor?

-"Hayir Ogretmenim, Babam aslinda Bush icin calisiyor ama butun sinifin icinde soylemeye cok utandim"


***


Adamin biri ruyasinda bir ses duymus, Pek yakin bir vakitte, tum insanligin felaketine sebep olacak bir is yapacaksin!..." Kendini deccal gibi hisseden adamcagiz ne yapsin? Derhal, kendini en yakin demiryoluna atip raylarin uzerinde hayatina son verecek ilk treni beklemeye baslar. Derkeeeeen, yandaki cayirda top oynayan cocuklardan biri topu demiryoluna kacirir. Tam o anda da, yaklasmakta olan trenin chufff!...chuffff!...sesleri duyulur. cocugu raylarin ustunde goren adam, kendi makus talihini unutup cocuga dogru bir hamle yapar. Oglani kaptigi gibi, son anda raylarin disina yuvarlar. Tren uzaklasinca, talihsiz adam doner cocuga sorar: Ismin nedir yavrum?" "Adolf efendim..... Adolf Hitler!!!..."


***


Yeniçeriler, kendilerine heybetli ve korkutucu bir görünüm versin diye başlarına bir keçe kalpak giyerler. Bu keçe kalpağın özgün adı İBME'dir. Bir dönem padişahın biri Avrupa'ya sefer etmeye karar vermiş "Tiz orduyu hazır edin" buyurmuş. Vezirleri almış bir telaş! 20,000 yeniçeriye 20,000 ibme nerden bulunacak?! Hemen ibmelerin yapıldığı yer olan Bursa'ya haber gönderip 20,000 ibme siparişi vermişler. Fakat, sipariş Bursa'ya ulaşana kadar, kulaktan kulağa"İBNE"'ye dönüşmüş. Haberi aldığında Bursa'nın yöneticisi paşa çok şaşırmış çok telaşlanmış, "Nereden bulurum 20,000 ibneyi" demiş.. Tüm hayıflanmalarına rağmen paşa, "ferman padişahın" deyip Bursa ve çevresinde sıkı bir çalışma yapıp 20,000 ibne toplamış İstanbul'a doğru yola çıkarmış Yola çıkarmış ama haber "İstanbul'a Bursa'dan 20,000 kişilik bir asi ordusunun pay-i taht'a yürüdüğü" şeklinde ulaşmış. Bunun üzerine ordu alelacele toplanıp asilerin üstüne yürümüş. Yolda karşılaşmışlar, tam cenk edecekken durum anlaşılmış. Yeniçeriler, ibnelere "madem cenk etmek için gönderildiniz bizi takip edin küffara kılıç çalalım" demişler. Böylece yeniçeriler önde ibneler arkada bir yürüyüş başlamış. Fakat, arkalarında 20,000 ibneyle yürüyen yeniçeriler acayip kıl olmuşlar ve iki adımda bir geri dönüp arkalarını kontrol etmeyebaşlamışlar. İşte ünlü "mehter yürüyüşü" de buradan çıkmış.


***


Tanrı; bütün kadınları bir araya toplamış ve Musa, İsa ve Muhammet'ten bu kadınları paylaşıp kendi cemaatlerini oluşturmalarını istemiş. Önce Musa en kıdemli peygamber olarak içlerinden en zekilerini ve en açıkgözlerini seçmiş. Daha sonra İsa en güzellerini kendi cemaatine almış. Sıra Muhammet'e gelince, geride kalanlara şöyle bir bakmış ve bezgin bir sesle:

"Örtünün!..." demiş, "Örtünüüünnn.........."


***


Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:

-Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der. Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:

-Demek Nazım Hikmet sensin, der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, gidebilirsiniz, der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:

-Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar. Müfettiş hemen atılır:

-Kim duymaz Hayyam'i. Nazım:

-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sorar. Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, görüyorsunuz sanatcıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak, der ve çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur. Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?


***


Yasli bir adam emekliye ayrilir ve kendine bir lisenin yaninda kucuk bir ev alir. Emekliliginin ilk bir kac haftasini huzur icinde gecirir ama sonra ders yili baslar. Okullarin acildigi ilk gun, dersten cikan ogrenciler yollarinin uzerindeki her cop bidonunu bagirip, cagirarak tekmelerler. Bu cekilmez gurultu gunler surer ve yasli adam bir onlem almaya karar verir. Ertesi gun cocuklar gurultuyle evine dogru yaklasirken, kapisinin onune cikar onlari durdurur ve: "Cok tatli cocuklarsiniz, cok da egleniyorsunuz. Bu nesenizi surdurmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yasindayken ayni sekilde gurultuler cikarmaktan hoslanirdim, bana gencligimi hatirlatiyorsunuz. Eger her gun buradan gecer ve gurultu yaparsaniz size her gun 1 dolar verecegim" der. Bu teklif cocuklarin cok hosuna gider ve gurultuyu surdururler. Birkac gun sonra yasli adam yine cocuklarin onune cikar ve onlara soyle der: "Cocuklar enflasyon beni de etkilemeye basladi bundan boyle size sadece 50 sent verebilirim." Cocuklar pek hoslanmazlar ama yine devam ederler gurultuye. Aradan birkac gun daha gecer ve yasli adam yine karsilar onlari: "Bakin" der, "Henuz maasimi alamadim, bu yuzden size gunde ancak 25 sent verebilirim, tamam mi?" "Olanaksiz bayim" der iclerinden biri, "Gunde 25 sent icin bu isi yapacagimizi saniyorsaniz yaniliyorsunuz. Biz isi birakiyoruz." ADAM SİGORTA SEKTÖRÜNDEN EMEKLİ BİR YÖNETİCİ


***


Adamın biri bara girer ve kendisine bir içki söyler. Barmen bir robottur. Adama mükemmel hazırlanmış bir kokteyli çabucak servis yaparken sorar: "IQ'ün kaç?" Adam "150" diye cevaplar.. Robot adamın IQ seviyesine göre sohbete başlar,uzun uzun Quantum fiziği, küresel ısınma, biyoteknoloji, ekonomi, insanlığın seksüel gelişimi üzerine konuşur.. Adam robotun bilgisinden etkilenerek kendi kendine "Bu gerçekten inanılmaz" diye düşünür ve robotu denemeye karar verir. Bardan kalkar, tekrar kapıdan girer bara gelir ve yeni bir içki söyler. Robot yine mükemmel hazırladığı içkiyi çabucak servis yapar ve sorar:"IQ'ün Kaç?" Adam "100 civarı" diye cevaplar. Robot bu kez uzun uzun sohbete başlar ama bu kez futbol, borsa, arabalar, rakı hakkında sohbet açar. Çok etkilenen adam robotu bir kez daha test etmeye karar verir ve tekrar kalkar. Yeni bir müşteri gibi bara yaklaşır bir içki daha söyler. Robot çabucak servis yaparken sorar:"IQ'ün kaç?". Adam, "mmm, sanırım 50 civarı" der. Bunun üzerine robot, adama son derece yavaş bir biçimde şu cevabı verir: - Ya...ni...Yi..ne..Ta..yy..ip'e oy ve...re...cek...sin... de...se...ne!


***


Baykal ölmüs ve cennete gitmis .. Meleklerin karsisinda cennetin kapsinda dururken arkasinda saatlerle dolu çok büyük bir kapi görmüs ve sormus:

-"Bu saatler ne böyle??"

Melek cevap vermis:

-"Bunlar yalan saatleri. Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardir..Her yalan söyleyisinde saatteki ibre hareket eder.."

Baykal:

-"OO, peki bu kimin saati?"

-"Bu Azize Teresa'nin saati.. Ibre hiç bir zaman oynamadi, yani hiç yalan söylememis..

-"Inanilmaz" demis Baykal. "Peki bu kimin saati??"

Melek cevap vermis:

-"Bu Abraham Lincoln'ün saati. Ibre iki kez hareket etti, yani Abe tüm yasaminda sadece iki kez yalan söyledi.."

En sonunda Baykal dayanamamis ve sormus:

-"Peki Tayyibin saati nerede??"

-"Tayyibin saati Tanri'nin ofisinde, Tanri onu vantilatör olarak kullaniyor.."


***


Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş...

İsviçrelilere ; Düzenlilik ve Yasalara saygı

İngilizlere ; Soğukkanlılık ve asalet

Japonlara ; Çalışkanlık ve Sabır

İtalyanlara ; Neşe ve Romantizm

Türklere ; Zeka ve Dürüstlük ve de Tayyip sevgisi

Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrıya sormuş:

- Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Türklere üç tane

- Evet, ama demiş Tanrı, sadece ikisini kullanabilecekler; böylece;

Bir Türk zeki ve Tayyipci olduğu zaman dürüst olmayacaktır...

Bir Türk dürüst ve Tayyipci olduğu zaman zeki olmayacaktır...

Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyipci olmayacaktır!..


***


Tayyip'le Bush ilk buluşmalarında birbirlerine hava atarlar.

Bush, Tayyip'e "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.

Tayyip altta kalmaz ve karşılık olarak "Bizde öyle bir teknoloji var ki, partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede koşmayı öğretiyoruz" der.

Türkiye'ye döndüğünde Tayyip'i bir düşünce alır. Danışmanlarını çağırtır ve attığı palavrayı anlatır.

"Haftaya Bush geliyor. Yalanımız ortaya çıkacak, acaba ne yapsak?" diye sorar.

Danışmanlarından biri hemen yanıtlar:

"Onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?"

"Hayır sormadık"

"O halde hiç korkmayın başbakanım, alın Bush'u Anıtkabir'e götürün.

Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltmezse o rezil olur.

Yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız......!!!"


***