Şehitler Üstüne Gülen Politikacı mı Ağlayan General mi?

Mehmet Emin Koç (Yeni Mesaj) - 14.09.2006

Başbakan R. T. Erdoğan'ın "Artık şehit cenazesi görmek istemiyoruz sayın Başbakanım" diyen bağrı yanık bir şehit ailesine, "Askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" şeklinde verdiği karşılık, eli nasırlı pancar üreticisi bir anaya" Durmadan (kota, kota) diye bağırmayın Şimdi ne istiyorsunuz ki? Enerjiyi bağlayalım, suyu bağlayalım, mazotu bedava verelim, oldu olacak yemeği de ağzınıza biz koyalım" (4 Mart 2004 Afyon) sitemine benzemiyor.


Erdoğan'ın milletimizi kalbinden örseleyen "Askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" şeklindeki savurması, "Çiftçinin durumu ne olacak?" diye bağıran bir dadaşa " Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak?" (28 Ekim 2004 Erzurum) diye azarlamasına benzemiyor.


Erdoğan'ın şehitlerimizi ve gazilerimizi sarsan "Askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" şeklindeki ifadesi, "Doktor istiyoruz" diye feryat eden Siirtlilere "Buraya doktoru çiviyle çakacak halimiz yok. Boşuna bağırmayın" (10 Ekim 2004 Siirt) beyanına benzemiyor.


Erdoğan'ın gazi ve şehit ailelerinin gönüllerini paralayan "Askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" şeklindeki ağır lafı, "2 senedir anamız ağlıyor" diyen narenciye üreticisine " Lan terbiyesizlik yapma. Artistlik yapma Hadi ananı al git buradan" (11 Şubat 2006 Mersin) restine de benzemiyor.


Erdoğan'ın zerre kadar vatan sevgisi taşıyan herkesin yüreğini dağlayan "Askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" tarzındaki söylemi, "Tütüncüleri açlığa mahkum etmeyin, kotaları kaldırın, öldük bittik, zarar üstüne zarar ediyoruz" diye ağlayan Batmanlı tütün müstahsilini " Zarar ediyorsan ekme" (11 Ocak 2006 Batman) cevabıyla yere çalmasına da hiç benzemiyor.


Erdoğan'ın Giresun'da fındık üreticisinin gözünün içine baka baka sarf ettiği "Devlet fındık almaz. Biz fındık tüccarı değiliz. Fiskobirlik'e yapacağımızı yaptık, gidin paranızı onlardan alın, onlar da İş Bankası'ndan kredi bulsun" cümlesiyle de mukayese edilmez, "askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" cümlesi


Fındık, tütün, narenciye, şekerpancarı vs. üreten cefakar Türk çiftçisine atılan fırçalar belki telafi edilebilir, ama "askerlik öyle yan gelip yatma yeri değildir" cümlesinin telafisi zordur.


"Askerlik öyle yan gelip yatma değil" cümlesinin ucu, sadece mukaddes vatan toprağı üzerindeki gazilerimize, sadece şehit ailelerine ve mukaddes vatana ölümüne sevdalı sivilasker tüm milletimize değmiyor sadece; bunlardan önce vatanın tapusu olan şehitlere ve şühedanın ruhaniyetine değiyor, örseliyor, incitiyor.


Erdoğan'ın "yan gelip yatma"ya dair incitici cümlesi, en az "Ülkede Kürt sorunu vardır, devlet yanlışlıklar yapmıştır. Gerekirse bu hatalarıyla yüzleşmelidir" beyanı kadar ağırdır, hatta daha da ağırdır.


İlginçtir ki, Erdoğan'ın terör veya askerliğe dair çıkışlarının ardından, devlet ve milleti ayakta tutan ana sütunlar sarsılıyor, PKK siyasallaşma naraları ve bayram çığlıkları atıyor.


Devletin en üst düzeyinden savrulan bu kabil sözler, şehit ailelerini kanatıyor.


Nitekim Ankara'daki siyaset esnafının bu "vahim çıkış ve ters duruş"u karşısında; bir şehidin eniştesi "Vatan böyle sağ olmaz. Şehitlerimizin kanı yerde kalıyor" diyerek, bir diğer Şehit Asteğmen'in babası da "Oğlumuzu ne idüğü belirsiz savaş denilen bir olayın içine soktular. O şehit olmadı. Vatan sağ olsun demeyeceğiz" refleksleriyle yürek yangınlarını ve Ankara'dakilere tepkilerini dışa vuruyor. Bu yanık yüreklerden savrulan korlar, Ankara'dakilerin aklını başına getirmelidir.


Aksi halde AB'nin misyon elemanları ve PKK'nin çapulcuları araya sızmaya çalışıyorlar. Elbette şehit aileleri başta olmak üzere hiçbir Türk evladı böyle bir oyuna gelmez, getirilemez; ama kimi siyasilerin, şühedayı incitici ve PKK'yı cüretkâr kılıcı nitelikte "vahim çıkışları"yla oluşacak kaygan zeminde ayaklar sürçebilir.


Askerlik ve şehitler hususunda Erdoğan başta olmak üzere AKP kurmaylarının Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'tan köklü dersler almaları gerektiği kanaatindeyim.


Şehit ailelerinin anlattığı şu iki canlı hatırayı okuyun, bakalım, siz de aynı kanata sahip olmayacak mısınız?


Şehit babası Hamit Köse anlatıyor:

"Sanırım yıl 2000'di. Büyükanıt Paşa'ya sordum. Daha o zaman Korgeneral'di. Biz kendisini ziyarete gittik. Dedim ki, "Komutanım, biz şehit aileleri olarak öğrenmeyi çok istiyoruz. Bir bürokratın, bir siyasetçinin, bir işadamının, hatta ve hatta bir generalin şehit düşen oğlu var mı?" Paşa "Yok" dedi. Bunun üzerine ben de "Peki kurşun adres mi soruyor da hep fakir fukarayı buluyor?" dediğimde yeminle söylüyorum, Büyükanıt Paşa mendilini çıkardı, karşımızda hüngür hüngür ağladı".


1997'de Çukurca'da şehit olan Jan. Komando Murat'ın babası Bekir İspirli anlatıyor:

"Cenazelerde acıdan hiçbir şeyi fark etmeyiz. Ama olur da gözüne gülen bir kişi takılırsa, öyle bir öfke kabarıyor ki, bunu anlatmaya imkân yok. Hele de o gülen kişi bir siyasetçiyse... Bunu Yarbay Alim Yılmaz'ın töreninde yaşadım. Bir baktım, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik gülüyor. O kadar sinirime dokundu ki... Bağırdım ' Niye gülüyorsun kardeşim? Burası gülme yeri mi?' diye. Başbakan bunu duyunca 'Yakalayın o adamı, getirin buraya' demiş. Allahtan tanıdık bir polis vardı da, şehit babasıdır diye iletmişler."


Kimler, kimden çok ama çok dersler almalı; takdir sizlerin